Akıl Aşanlar
Akıl Aşanlar
AKIL AŞANLAR
Akıllı, kuralına göre yaşayan, ele aldığı konuları enine boyuna irdeleyerek gerekçeleriyle sonuca varan, görebildiğince tüm seçenekleri görerek tercihler yapan, düşüncelerinde, düşünceleriyle eylemleri arasında tutarlı olmayı gözeten biridir. Bilmediği konularda konuşmaz. Anlamadığında cesurca anlamadım der. Duygularına kapılmaz. Sakindir, ağırbaşlıdır. Uç düşüncelerden kaçınır. Ortalarda gezinmeye çabalar. Dengeyi gözetir.
Karşı tarafı anlamaya çalışır. Kendini karşısındaki canlının yerine koyarak yargılarda bulunur. Eylemlerini ölçülü biçili düşüncelere dayandırır.
Çok kitap okur, bol bol düşünür, kendini ve bilgisini sürekli olarak geliştirmeye uğraşır.
Şimdi çocuklara soralım: “Çocuklar, büyüyünce kim akıllı olmak ister?” Bir çocuk olarak ben yukarıda anlatılan biri gibi bir akıllı olmak istemem.
Büyüklerin akıllı diye anladığı insanlardan bir bölümü “iş bitiren”, “iyi para kazanan”, çabuk ünlü olan, kurnazca makam mevki sahibi olmayı iyi “bilen”, uyanık, fırsatçı, kendini iyi satan, olduğundan daha başarılı, daha etkili, daha sosyal, daha becerikli görünenlerden oluşuyor.
Şimdi çocuklara soralım: “Çocuklar, büyüyünce kim böyle bir akıllı olmak ister?” Zamane çocuğu çoğunlukla isteyebilir. Ben istemem. Böyle akıllılarla da oynamam.
Başka akıllılar var mı? Olmaz mı? Ömrünü bir sorunun çözümüne adamış bilim insanları. Yaşadıklarını dürüstçe yaşayıp yanlışı, özrü, eksiği ile karşılayabilen, kendisiyle hiçbir çirkinliğinin üstünü örtmeden karşılaşabilenler. Kalemiyle bütünleşmiş, çaldığı müzik aletine dönüşmüş, kendini çizgilerinde, tuvalinde, dizelerinde yaşayan sanatçılar. Yaşadığı hayata “yan bakabilip” bodoslama bakanların asla göremeyeceklerini görenler. Yaşamın onlarda bıraktığı izlenimleri bir kurşun kalemi nasıl sivriltiyorsak öyle sivriltenler.
Akıllı akılsızlar! Onlar başka türlü akıllılar. Akıllı akıllılardan farklı olanlar. Çılgın akıllılar. Akıllı olmak neden zor? Çünkü akıllı olmak için önce akılsız olmak gerektiği için. Bu anlamda her akıllı, akılsız akıllıdır.
“Önce akılsız olmak” demek, kendine dayatılmış aklı bir kenara koyabilmek demek. Akıllı diye dolaşanların yetersizliklerini, sahteliklerini görebilecek çocuksuluğa, cesarete sahip olabilmek demek.
Bir düşünsel sorunu anlayamadığı için hödük sanılan düşünür, toplumun onu görmek istediği yere hayır diyen bir sanatçı, bir kültür insanı.
Yaşanılan anlamı pörsümüş sığ, dar, düz hayata karşı çıkan; sürekli canlı, heyecanlı, taze, acılı, sevinçli, sarsıcı, uçurucu, çöktürücü yaşantılarla kendini yoğuran insan. Akılsız olabildiği, çıldırabildiği için basmakalıp aklın sınırlarını aşabilen aşkın insan.
Çökkünlükten, başarısızlıktan, yıkılmaktan yılmayan. Yaşamaktan korkmayan. Sahip olduğu potansiyeli etrafındakilerin “akıllı ol” komutlarına karşın, yapayalnız kalma tehlikesini göze alarak gerçekleştirmekten korkmayan. Akılsız akıllı. Yoksa akıllı akılsız mı? Yoksa bütün bunların akılla falan ilgisi yok mudur? “Alın aklınızı başınıza çalın. Aklınız sizin olsun. Ben kendi düşünce bahçemde kendi aklımı yetiştiriyorum. Yeni akıllar bitiyor bahçemde” diyen biri mi? Ona ne akıllı ne de akılsız demek doğrudur. Akıl aşan diyelim ona.
Ne dersiniz çocuklar? Bahçemizde yetiştirdik duygumuzu, düşüncemizi oluşturacak bitkileri. Akıl çiçekleri ektik can toprağımıza. Büyütebilirsek gönül ağaçları diktik. Dikenler de var. Güller de. Ayrık otları da elbette.
Öbür bahçelerin çiçeklerini de anlarız. Bahçemizde dünyanın bilebildiğimiz tarihinde yetişen akıllardan tohumlar alıp yetiştirmeye çalışırız. Toprak bizdendir.
Akıl aşanların bahçeleri çocuklarındır. Çocuklar akıl aşanlardır. Büyüdüklerinde birçoğu yazık ki sadece akıllı olacaktır.
Ben ve akıl aşan arkadaşlarım çoktandır büyümekten vazgeçtik. Çocuk olarak öleceğiz. Akıl aşan arkadaşlarımla akılcılık oynuyoruz. Beni “hoca” yaptılar.