İNSAN BİR YÖREDİR

İNSAN BİR YÖREDİR

İNSAN BİR YÖREDİR

İnsan bir “yöre”dir, ne demek? Yöre, bedenle taşınır. Bedenle sınırlı değildir. Tek tek bireyler, bedenleriyle sınırlı değildirler ama bedenleri tarafından taşınırlar. Beden denilen taşıyıcı, duyguları, düşünceleri de taşır. Yöre, bedenle taşınan duygu ve düşünceler alanıdır. Beden, duygu, düşünce, bu üçü neden “yöre” adını alsın ki? Bu üçü, yöreyi taşıyor, yöreyi oluşturuyor, onun temel öğeleri. Yöre, içinde bileşenler taşıyan bir bütün. Bir yorumla, beden, duygu ve düşüncenin (alışılmış anlamıyla “akıl”ın) yörenin temel taşıyıcıları olduğunu söyleyebiliriz.

İnsan yöresiyle insandır. Bedenden ibaret değildir ne de duygu ve düşünceden. Yöre, temel taşıyıcıları “üstünde” bir görüş merkezidir (Görüş: Eskilerin “basiret” dediği kavrama yakındır. “Neyin körüyüz?” sorusunun yanıtı yöremizin görüşüyle verilebiliyor!). Görüş, beden, duygu, düşünceyle olan ilişkileriyle insan denilen yörenin bakışını, kavrayışını, sezgi gücünü oluşturuyor.

Yöre, bir güç kaynağıdır, görüş kaynağı olabildiği gibi. İnsan, Nietzsche’nin de dediği gibi bir “güç”, enerji merkezidir. Bu güç, bedeni, aklı, düşüncesi, görüşüyle beslenir. “Nerelerimiz zayıf?” “Direnme, atılım, üretim, yaratma gücümüzde sorunlarımız nelerdir?” gibi sorularla yöremizin gücü sorgulanabilir.

İnsan, bedeniyle, uzayda bir yer kaplar ve kapladığı “yerle” sınırlı olarak görülür. Oysa yöre, bedeni aşar! Yöre bir hava merkezidir. “Hava”dan en az üç şeyi anlıyorum: 1. Düşünce, kuram ortamı 2. Fiziksel, kültürel, siyasal, ekonomik, etik… çevre 3. İçinde bulunulan durum.

Yöre, “hava”yı “içinde” barındırır. İnsanın ortamı, çevresi, durumu içindedir, dışında olduğu kadar. İnsan bir anlamda dışını, içinde taşır. Hem bir “hava” içindedir hem de “hava” yı içinde taşır. Hava insanın hem içinde hem dışındadır.

Yöre, temel taşıyıcıları üzerinde görüşe, güce, havaya sahip olarak, bir tavır kaynağıdır. Yöre, gerçekliğe karşı, kendini çepeçevre saran dolaya karşı hep tavır içindedir (Dolay: Bir yöreyi saran başka yerlerin, yörelerin bütünü; yöreyi saran, kuşatan bir alan).

Yöre, bir eylem merkezidir. Dolayındaki diğer yörelerle bir arada yaşaması eylem olanağı ile gerçekleşir (Klasik anlamıyla yörenin praksis gücü vardır).

Yöre aynı zamanda bir üretim, yaratım meydana getirme, oluşturma merkezidir (Poiêsis kaynağıdır!).

Öyleyse, yöre, bir insan bireyi olarak, beden, duygu, düşünce temel taşıyıcıları üzerinde, görüş, güç, hava, tavır, eylem ve yaratma kaynağıdır.

Demek ki insan bir yöredir savı, insanın bir beden, bir bilinç, bir bilgi, bir inanç merkezli olmadığına ilişkindir, bir açıdan. İnsanın değişememesindeki zorluklardan biri de onun bir yöre olduğunun anlaşılmamasından kaynaklandığını söyleyebiliriz. O yalnız “bilinç”ten oluşmadığı için, onu yalnızca bilgiyle değiştirmeye çalışmak büyük bir yanlıştır. İnsan, yöresiyle dönüşür, değişir. Dönüşümünde “bilgi”nin yanı sıra yöreyi oluşturan diğer öğelerin etkileri vardır! Bilgi onun “düşünce”si, duygusu üzerinde yoğunlaşan bir etki yapar. Görüşünü dönüştürebilir belki ama diğer öğelerin de etkilenmesi gereklidir (Gücü, havası, tavrı, eylemi, yaratıcılığı …).

Her yöre öğesine yurt diyebiliriz. İnsan tek bir nokta, tek bir yurt değildir (Yurt: Çadır, oba, oturma yeri!). Birçok yurtlardan oluşur, bir genişliktir, açıklıktır, “hava” yurdundan anlaşılacağı gibi, iç ve dışıyla ilişkisi kesin, katı sınırlarla çevrilmemiştir. Dışı içeride, içi dışarıdadır! Yörede aydınlanmayla güçlenmiş, cogito egemenliği vardı, “düşünce” ya da bilinç egemenliği! Yörenin tarihinde, bir başka deyimle insanı oluşturan öğelerin, insanın bütünlüğünün, tarihinde, bu tür “yurt yoğun” bakışlar olmuştur. İnsan bir çoğulluktur, bu çoğulluklar yöreyi oluşturur. Düşünce yurdu örneğin, alışılmış anlamıyla “bilinç” yurdu, bu çoğulluğun işlediği devingenliği anlamaya, güç ve tavır ve görüş yurtları bu devingenliği denetlemeye çalışır! Örneğin hava, beden dışı ve beden içi yurt tutmalar içindedir (Yurt tutma: Etkin olma!). Her yurt birbirini etkileyerek yörede döner. Tarih boyunca kimi yurtlarımızı yöre sanmışız! Kimi yurtlarımızı onararak yöremizi onarıp kurabileceğimizi sanmışız. Eylem ve yaratma (üretim) yurtlarından yönetilen bir yöre, gücünü onlara odaklar. Çağımız insanın yöresinde eylem ve üretim odaklı bir devingenlik söz konusu. Güç, bu iki yurda yardım ediyor.

Yöre, dolaşılan bir yer, içinde boşluklar taşıyor, iç dünyamızda dolaşabilme, yöremizde dolaşabilme olanağımızı gösteriyor. Yöre içinde boşluklar taşıyabildiği için “içinde” saklanılabilir.

Yöre, tek başına bir bedenin değil de, birçok bedenin taşıdığı dolayla etkileşim halindedir. Dolayda, doğa nesneleri (toprak, bitkiler, hayvanlar!), kültür nesneleri ve insanlar bulunuyor. Dolay, kat kattır, en yakın çevremizden en uzak çevremize dek. Evrenin her köşesinden gelen etkiler dolaydan geçerek yöreye ulaşırlar. Yöre, dışıyla sürekli bir etkileşim halindedir. Unutmayalım, yörenin dışı, bir anlamı ve bir bölümüyle yörenin içindedir, “hava” yurduyla. Yörenin dışıyla iletişimi etkileşimi, içiyle etkileşimiyle işler!

Bu anlamıyla dışımda gördüğüm, karşılaştığım öteki, içimdeki ötekiyle birlikte yaşanır. Benden “bağımsız”, sonsuz uzağımda “öteki” içimde yaşayan ötekiden bağımsız değildir! Dışımdaki babam, içimdeki babamla birlikte yaşanır! Burada Levinas’ın öngördüğü ötekinin, yörenin yapısı gereği var olamayacağını ileri sürebiliriz! Öteki, içimde, “dolay”ımda ve “öte”mdedir! Dışımdaki öteki, ötedeki öteki, “dolay”ımdan ve içimden geçmeden yaşantılanamaz!

      Evrenden gelen etkiler, dolayımdan geçerek yörenin içlerine ulaşır. Yöre aldığı etkileri dışına evrene yansıtır. Yansıtılan etkiler, evrende dönüşerek belki bir bölümüyle yöreye geri döner. Yöre, evrenden aldıklarıyla dönüşür, evren de yöreden kazandıklarıyla! Yöre, kendini evrene, evreni kendine yansıtır. Kendini kendine, evrene kapatmaya çabalayabilir de

 

 

 “Taşradan”, dışarıdan yöreye gelen etkiler, yörede yoğrulduktan sonra dışa yansıtılır (sözle, ifâde ile eylemle, ortaya kültür ürünü koyarak…) Sır, bu noktada dışa yansıtılanın yeniden kendimize dönüşünü sağlamaktır: Evrenin aynalaştırılması diyebiliriz buna. Bu, yöremizden, kendimizden yansıyıp evrenden, varlıktan geçerek yeniden bize dönmüş etkileri yeniden içimizde yoğurarak yansıtabiliriz. Bunu bir ışık benzetmesiyle anlatırsak şöyle bir şekil çizebiliriz.

Işık evrenden, varlıktan gelir: 1.Yöre bu ışığı yoğurup yansıtır: 2. 2, evrende yöreden yansımış olandır, alışılmış anlamıyla kültürdür, uygarlıktır, sanattır, bilimdir, düşüncedir, inançtır! Evreni aynalayıp ondan gelen ışığı görebilmek, yöreden çıkıp evrenden yeniden bize dönen ışığı: 3. Bu ışığı yeniden yoğurup yansıtmak: 4. Bu ışığın yeniden evrenden dönüşünü görmek: 5. Bu ışığı yoğurup yeniden evrene yollamak: 6. Sır, bu karşılıklı “aynalamalarla” sürer…

 

17 Ocak 2024, 22:52 | 440 Kez Görüntülendi.

Yazı Detay Reklam Alanı 728x90

TOPLAM 0 YORUM

    Henüz Yorum Yapılmamış. İlk Yorum Yapan Sen Ol.

YORUM YAP

Lütfen Gerekli Alanları Doldurunuz. *

*