SÖZ KUŞU
SÖZ KUŞU
Bir ince dilim portakal bana bakar
Gülümseyen bahar, ağlayan çocuk
Erik ağacının kokusundan
Yıldız tozları, uslu gelincikler
Takınaklı karıncalar
Yuvasını yitirmiş garip arı
Uzanıp pamuk şekerini
Çocukluğumun
Yutar gibi
Öpüp okşayacağım bulutlar
Bana bakar
On beşinci katından
Dimdik yapının
Altına uzundan don giymiş
Camları siler bir kadın bakar
Sen de bakarsın ara sıra
Tarih bacı.
Kasketine düşüncesinin
Sümbülü iliştirilmiş
Bu tıknaz kabadayıya
Yol vurmuş
Yel vurmuş
Can konmuş
Söz üfürmüş
Tenine
Kırıldı kırılacak sevdâ sırçası
Nasıl tutmalı
Terlemiş avuçlarımda
Sevgiliye versen olmaz
Çağına uzatsan
Düşürseler yine iyi
Kafana atmasınlar da
Tut Allah aşkına
Yunus sana bakar
Karacoğlan
Anadolu dikilmiş başına
Kırdın mı kırmadın mı
Bakar sana.
Ey gönlünün değirmeninde
Düşünce öğüten Ahmet Pelvan
Kispetinden fırlayan bilgi göbeği (Türk kası)
Bu toprağın geçmişi
Bakar sana
Sen de bak onlara
Sevdâ sırçandan
Tütsün Anadolunun
Şirin derdi.
Sen söz kuşu
Durma hadi
Yolu uğurlayan
Gözlerine
Gözlerini
Arada bir gülüp gülüp
Tuttuğunda
Kendini nicedir sana tutan
Bu adamı uçur
Uçur dipsiz derinliklerine
Uçurdun diyelim
Ya Türkçenin yerçekimi
Ya gökçekimi
Hançeriyle ana dilinin
Karnına oyup
Kan revân gömdüğün
Gizlerinin.
Çocuk! Vakterişmekte
Dille artık kendini
Çevir topacını ruhunun
Türkçele bedenini.
Harâmilerin söz mağarasında
Bir garip Ali Baba’sın
Bilirim
Dağa çıksan
Dağ ağlar
Omzunda şaşkın söz kuşu
Lâle ağlar
Nedim
Mercimek adaşın
Karamanoğlu uyağın
Bulgur aşın
Gözün kaşın
Sen de ağla ne olur
Kurumuş göz çukurlarından
Balonlar havalanır
Bu umudu nerelerden
Nerelerinden edindin
Dil şenliklerinde
Mahzun gülümsemeni
Bu toprağın memelerinden
Emdiğin Türkçenin sütü
Damağında
Vur kendini uçurumuna
Uçurumuna
Türkçelenmiş yaşadıklarının.
-----------------------------------------
Haziran 2006, Kadıköy