SIR MUSHAFINDAN ANADOLU
SIR MUSHAFINDAN ANADOLU
Görmüş Anadolu’yla tüten sevgide hikmet,
Sır mushafını açtı yemin eyledi Ahmet.
Kime doğru? Geçmişe. Köklerine. Ân’a doğru. Yeniden yorumlara. Anadoğru. Anadoğru, doluyu boşaltmaya doğru. Doluyu boşaltmaya, toprağa, rahmete doğru, Göğün kapısı topraktadır. Cânın kapısı tende.. Sılasında gariban olanın Anadolu’su. Tenin kapısı cânda. Anaboşun Anadolusu. Boşluğu elvanlı insanın Anadolusu
“Boşluğunu dokursun, sevdâ ile şakırsın, dolusun Anadolu, her dem türkü okursun.”
***
Boşluk doluydu. Yeni yaşamlar boşluk ister. İşte ondan Anadolu’da her dem yeni yaşamlar bitti. Boşluğu can veren sılaydı. Sılasında garip olanın sılası. Her dem diken üstünde. Her dem kızgın yaşam demirine değen suyun “cız”ıyla,yaptı kılıcını bu toprak. Kılıç, nice tarihi kesti.
***
Anadolu herkesin oldu, Anadolu hiç kimsenin. Hakikatin sesinin yankılandığı dağlarında hep bir köprüydü. Gökle yer, denizle umut arasında bir bitimsiz köprü. Doğruyu bilenin var, bildikçe silenin var. Nasıl Anadolu’sun, gittikçe gelenin var. Gittikçe geleni oldu. Doldu doldu boş oldu. Ana dolu Ana boş. Kâh mutsuzdur kâh bir hoş. Dalgalıdır bu yaşam. Sen hem ağla hem de coş. Bir cümbüştür Anadolu.
***
Anadolu bir alan. Kaynayan pınarlar alanı. Bozkıra, Bozkır denen okyanusun derinliğine akan ince yaşamlar alanı. Kavakların. Derelerin. Deve dikenlerinin. Kavunların. Söz çınlar alanın var, ardında kalanın var, Hey gidi Anadolu, Ne de çok yalanın var! Hakikate yol veren yalanlar ülkesi. Yalanların yılan olduğu, yalanların bile yalan olmadığı toprak. Suyunun sonsuza boşaldığı ark. Heran her şeyin olabileceği durak.
***
Anadolu değer. Balkanlardan Avrupa’ya, Kafkaslardan Asya’ya. İran’a Değen ülkedir. İçinin cız etmesi ondandır, değdiği ateştir çünkü. Anadolu ateş doludur, Anadolu hep değmiştir, değecektir, dünyanın en hassas yerlerine.
Anadolu Ege’dir, Akdenizdir, denizdir, Kara. Doğu.Doğmakta olan Doğu. Değer: Göğe, denize, toprağa. Değer yaşamaya. İnsanı ölüme değer. Ölüme hep kafa tutanların yurdu. Destanı olanların. Anadolu aklı, çılgın akıllıların aklıdır. Onlar anla dolu olmayı aklettikleri için Anadolu Anadolu olmuştur. Anadolu paramparça olmayı da gördü, birliği de. Halkların akıp geçtiği topraklar boş olabilir mi, elbette anı dolu.
Bilmez insanım dolusunu bu yerlerin, onu sanıdolu sanır. Bu toprakların düşünce yağmuruna ihtiyacı var. Bu toprakların yeniden temâşâya. Yeniden koklanmaya. Bu gökteki güneşin, yıldızların yeniden anlaşılmaya ihtiyacı var.
Veliler, deliler, erenler, görenler; hakikati binbir türlü görenler. Nâ dolu. Bî dolu. Yok dolu. Boş dolu. Hiç dolu. Ne dolu. Bir dolu. Hâk dolu.
İşte Anadolusun. Bereli. Yaralı. Kanayan tarihinde ışıl ışıl yanan insanın gözleri. Yâd olmaz burda sevdâ insana. Yiğit yaşayıcıları dünyanın. Bitip tükenmek bilmeyen bir geçişin yoldaşı. Aşka “pençe vurup göğsünü açan”ların yurdu.
Neden Anadolu? Ana dolusunu içmiştir çünkü. Aşk dolusunu, ecel dolusunu, gülbenk dolusunu. Söz dolusunu göğe salıp, yıldızları oluşturan insanların dolusunu. Ana dolusunu. Kuzu dolusunu. Bala dolusunu. İnsan delisini. Köprüde bir deli, bakınca gözlerine derinden gülümser bir veli, Anadeli. Ana delisi. Gül dolusu. Yağmurdan kaçmak istemeyenlerin dolusu. Tarih dolusu. Geçmiş ulusu.
Köprüde bir ana. Bir de kız, Anadolu resim çektiriyor: Her çeşmesinde saz çalıyor. Karacaoğlan, Sabah namazında dağ ardından pınara inen güzelleri sayıyor. Gönlündeki odaları sayıyor. Hayatı. Abdalları bu yurdun, sonsuzu sayıyor.
Gönül ne gezersin kitapta sözde
Düşüver hayata yola gidelim
Yazı yazmak ile insan olunmaz
Ruhları savuran yele gidelim.
Yurdumun gülleri sararmış solmuş
Dört yanı yabancı dil ile dolmuş
Kurumuş duygular yanan çöl olmuş
Gamlanma gel gönül sele gidelim
Yaşanmaz olmuş aşk heycan tükenmiş
Masum şiir kuşu bize gücenmiş
Çağırın söylesin diye seslenmiş
Karac’oğlan yunar göle gidelim.
Ahmet İnam der ki bu sevdâ neden
Unutmuş insanlar budur del’eden
Böyle gaflet ile vakit geçmeden
Anadolu derler ile gidelim.