TEO GRÜNBERG ÜSTÜNE ESKİ BİR YAZIM

TEO GRÜNBERG ÜSTÜNE ESKİ BİR YAZIM
Bilim ve Ütopya Ocak 2003 – Sayı: 103
‘Türkiye’de mantık nerede?’ sorusu ışığında
Teo Grünberg’in mantık çalışmaları
Çalışkan bir mantık büyücüsünün son kitabını (1) okurken, bu üç ciltlik, büyük emek ürünü çalışma, beni öğrencilik yıllarımdaki “mantığın yeri ve anlamı” konusundaki sorgulamalarıma götürdü. Teo Grünberg’in amfide, kalabalık “haylaz” mühendislik öğrencilerine verdiği dersleri anımsıyorum. Sevgili Hoca’m, yıllarca kendi kendine öğrendiği mantığı, adım adım geliştirdi; kendi anlayışında mantıksal yapılar oluşturdu. Çok çabuk öğrenebilme yetisi, biçimsel ilişkiler dünyasında çok dikkatli, yorulmak bilmeyen yürüme azmi, içinde yanan Platon anlamındaki erotik mantık ateşiyle birleşince; o zamanlar tebeşir tozundan korunmak için giydiği beyaz önlükle, bir “mantık doktoru” ortaya çıkıyordu. Teo Grünberg, kesinlikle büyük heyecanlarla, coşkuyla yaşardı mantığı. Bir harfin üstüne koyuverdiği nokta, nice günler çektiği kavramsal, düşünsel sıkıntılara çare olabilmişse; çok mutlu olurdu. Dur durak bilmeyen bir araştırma tutkusu, onu bulduğuyla yetinmemeye iterdi: Hep uçlarda, hep yeninin ardında idi. Kendine özgü bir mantıksal estetik anlayışına sahipti: Her anlatım biçimini, her kanıtlama yolunu benimsemezdi.
Biçimsel (formel) olana duyduğu aşk, deyim yerindeyse bir tür formo‑mani, içeriksel alanın biçimsel yapısını arama tutkusu, enerjisinin kaynağı idi. Biçime vurgun bir yüreği besleyen, çok hızlı çalışan bir zekâ! Bu zekâ, bilgi alanını sürekli olarak genişletmeye çabalıyor. Bu çabasını besleyen, bir direnme gücü, yaşamın olumsuz etkilerine karşı, araştırmalarını sürdürmesini sağlıyor. Direnme gücü, ayrıntıların hakkını veriyor: Bir formomanda, bir biçim âşığında olması gereken titizlik: Attığı her düşünme adımının hesabını vermeye çalışan bir titizlik. Bir mantık namusu. Yetkinlik özlemi. Mantığın ardında oluş da ondan: Gelip geçici olanın, belirsiz, kaypak, çok anlama gelebilenin yerine, biçimlerin zamanla değişmeyen, yıpranmayan, korkmayan zaman üstü yapısının ardında olma.
Grünberg’in ‘Mantık Yolu’ ve Birlikte Yürüdüğü İnsanlar
Neden insan mantığın çizdiği yolun ardından gider? Mantığın güvencesine yaslanmak, bilgiyi arayışımızda güvenli yolları aramak: Mantık bize açık seçik, tanımı iyi yapılmış, kuralları önceden saptanmış yollar sunuyor: Pusula ve harita veriyor. Teo Bey, bir konuşmamızda şöyle demişti: Yolda yürümek için, yolun yapılmış olması gerekir. Gözü kapalı yürüyüş yoktur: Yol sağlam olarak yapılacak, sağlam yolun üstünde güvenli bir biçimde yürünecek. Mantık, çıkarımlarımızı denetleme olanağı sunar bize: Çıkarımlarımızı, akıl yürütmelerimizi gerekli bir biçimde yürütüp yürütmediğimizi denetleyerek, yanlış düşünmemizi, gereksiz çıkarımlar yapmamızı engeller. Bir düşünme, akıl yürütme sigortasıdır.
Teo Grünberg, Türkiye’de bir mantıkçı. Bir mühendis olarak yaşarken, Sevgili Hoca’m Hüseyin Batuhan’ı büyülemiş. Önce İÜ Edebiyat Fakültesi’nde başlayan öğretmenlik ve doktora öğrenciliği, doktora tamamlandıktan sonra, 30 yıl sürecek bir “mantık misyonerliği” olarak, ODTÜ’de devam etmiş. Hocam’ı 1966’da tanıdım. Elinde kocaman çantası, yanında Sevgili Eşi Raşel Hanım'la hızlı hızlı yürüyerek bir yerlere yetişmeye çalışırdı.
Cumhuriyet dönemi felsefesinde Vehbi Eralp, Nusret Hızır, Necati Öner gibi mantık yoğunluklu felsefe çalışmaları yapan hocaların 1960’dan sonraki devamı içinde yer alır. ODTÜ’de, kendisinden önce mantık ve bilim felsefesi veren Cemal Yıldırım’la (şu anda kendisinin yıllarca oturduğu odayı, 20 yıla yakın bir süredir paylaşmaktayım!) birlikte, Hüseyin Batuhan’ın bilgi felsefesi çalışmaları, genç yetenek Suvar Kösearif’in katkılarıyla 1970’in başlarında bir “bilim felsefesi ve mantık merkezi” oluşturma çabalarının ilk tohumları atılıyordu. Sonraları Sevgili Adnan Onart’ın da katılmasıyla, ODTÜ, Türkiye’deki mantık etkinliklerinin önemli bir bölümünü oluşturmaya başladı. Teo Bey, birlikte çalışmayı seven, eleştiri ve uyarılarla yolunu yürümeyi seçen bir hocaydı. Derslerinde öğrencilerin katkısını bekler ve onları değerlendirirdi. 1970’lerin ilk yıllarında Sevgili Ali Alpar’ın da bulunduğu az sayıda öğrenciyle yaptığımız Endüktif Mantık dersinden aldığım keyfi unutamam.
Türkiye’de Mantık Çalışmaları
Türkiye’de mantık çalışmanın zorlukları, felsefe çalışmanın zorluklarından ayrılamaz. Mantık kendi alanın zorluklarıyla baş etmekten coşku duyacak felsefeyi, formal disiplinleri, matematiği, bilimdeki gelişmeleri izleyebilecek donanıma sahip, özel yetenekli insanlar istiyor. Yazık ki, bu donanıma sahip olsa da, Türkiye’deki yaşamın fırtınaları karşısında, soyut düşünebilmenin zor alanında tutunmaya çalışanların sayısı az, niteliği yüksek değil. Mantık, üstünkörü öğrenilerek yürütülecek, dar kalıpların, sığ bakışların alanı değil. Altında yatan metafiziği kavrayamadan yapılmaya kalkıldığında, yüzeysel işlemler alanına sıkışır kalırsınız. Metafiziğini anlama çabanız, işlem yapma beceriniz ve zekânızla bütünleşmezse; hantal, ağır, laf salatasıyla doldurulmuş çalışmaların adına mantık dersiniz. Mantığın tarihi boyunca geçirdiği aşamaları, kendisinden felsefecilerce, bilim insanlarınca beklenenleri bilmezseniz, her nasılsa öğrendiğiniz bilgilerle yetinen, kendini aşma gücünden yoksun papağan bir mantıkçı olursunuz.
Türkiye’de mantıkçı olmak neye benzer? Dünya’da felsefenin bu serüveni içinde mantığın yeri ve önemi nedir? Biraz abartılı olacak ama, Türkiye’de mantıkçı olarak yola çıkmış genç arkadaşlar nedense şair olup çıkıveriyor! (Deyim yerindeyse, Türkiye’de insanları mantık kesmiyor!) Adnan Onart, zaten şairdi. Suvar Kösearif ömrünü şiirle bitirdi. (Teo Grünberg’in şiire başladığı konusunda bir duyum alamadım!) Mantıksal düşünme terbiyesi, çok küçük yaşlarda edinilmeye başlıyor. Belki aile içi ilişkiler, belki eğitim düzeni, yaşanan toplumsal, politik, ahlaksal yaşam, bu düşünme biçiminin gelişmesine katkıda bulunmuyor. Şimdilerde, erken yaşlarda başlayan “bilgisayar başına oturma”, genç insanların biçimsel düşünme güçlerini pek de olumlu yönde etkilemişe benzemiyor.
68 olaylarının tüm şiddetiyle yaşandığı günlerde, Cemal Yıldırım Hoca’m, öğrencilerin düşünme becerilerini gelişmediği için yanlış yaptıklarını söylemişti. Eleştirel düşünmeyi, çıkarımlar yapmayı başaramayan bir kuşak, önlerine konan öğretileri, dünya görüşlerini, siyasal kurumları anlamayı, tartışmayı, eleştirmeyi, geliştirmeyi, elbette yaşamayı başaramıyordu. Mantık bilgisinin eksikliğinden kaynaklanıyordu sıkıntılar, çözümleyici (analitik) düşünme yetersizliğinden. Mantığın önemi burada yatıyordu: Mantık öğrenilecek, insanlar doğru düşünmeyi başaracak, siyasal, toplumsal, giderek ekonomik sorunlar çözümlenmeye başlanacaktı. Teo Grünberg Hoca’mın da kitabında vurguladığı gibi mantık “doğru” düşünmenin “bilimi” idi.
Birkaç yıl sonra İÜ Edebiyat Fakültesi’nde doktora öğrenciliğim sırasında, Takiyettin Mengüşoğlu Hoca’mın ateşli mantık saldırısıyla karşılaştım: Bu sığ kafalı hokkabazlar, birtakım matematiksel formüllerle “fenomenleri” görmeye çalışıyorlardı. Yüzyıllardır Şark Düşüncesi’ne egemen olan ezberci düşünmenin bir devamıydı mantık. Sembolik mantığın felsefeyle ilgisi yoktu, matematiğin bir dalıydı. Bu yüzden mantık, kurtarıcı olmaktan çok, bizi kalıpçılığa, şekilciliğe, ezberciliğe, kısaca “gaflete” itiyordu.
Türkiye’de, nerede mantık? Türkiyeli insan pragmacı bakışla, mantığı kullanmayı bilir; İslam teolojisinde Aristo Mantığı’nı kullanabilmiş, mühendislik çalışmalarında, hukuk alanında, belki işleyişini tam fark etmese de, mantıksal düşünmeyle ilişki kurabilmiştir. “Diyalektik” sıfatını ekleyerek düşünme çabalarında başarılı olduğunu söyleyemeyeceğim: Diyalektiğin gereği olan tarihsel, mantıksal, matematiksel donanımı yeterince kavrayamadığı için.
Teo Grünberg’in Son Kitabı
Teo Grünberg, son kitabıyla Türk insanına mantık ufukları sunuyor. Üç ciltlik çalışmasının ilkinde önermeler mantığı ve niceleme (yüklemler) mantığı üstünde duruluyor. İkinci cilt, özdeşlik mantığı, kiplikler mantığı, çok değerli mantık, ödev mantığı, zaman ve koşullar mantığını kapsıyor. Üçüncü cilt, mantığın uygulama alanlarına ayrılmış. Eleştirel düşünme ve akılcı tartışma, klasik (geleneksel) mantık, kümeler kuramı, otomatikleşmiş teorem ispatlaması, olasılık kuramanın mantıksal temelleri, matematiğin mantıksal temelleri, doğa bilimlerinin mantıksal temelleriyle sembolleştirme ve mantık felsefesi konularını içeriyor.
Anlatım yalın. Örneklerle, alıştırmalarla konu işleniyor. Birçok konu Teo Grünberg’in orijinal katkılarıyla ele alınmıştır. Grünberg, Türkiye’de Türkçe olarak bu hacimde, bu kapsamda bir kitabı, özgün katkıları olmadan yazamazdı. İçindeki mantık ateşi, yıllarca öğrencilere yol gösterdi. O ateşi anlamayan, çıkarları için kullananların sayısı çok fazlaydı. Grünberg, bu ülkede yalnız kaldı. Öyle görünmese de, uygun bir ortamda yazabileceği nice makaleyi, kitabı yazamadı. Yine de bu ülke, onu bağrına bastı. Saygı gösterdi. Pragmacı kafası ne kadar izin verdiyse, o kadar yararlanmaya çalıştı. Grünberg Hoca’m hâlâ çalışıyor, ders veriyor, araştırıyor; yine uçlarda, yeni şeylerin ardında; içindeki ateş sönmemiş, genç insanlara severek uzatıyor bu ateşi; yıllarca yorulmak bilmeden öğretmenliğini yaptığı lise öğretmenlerine, üniversitede ders veren genç öğretmenlere kapsamlı bilgilerle dolu bir kitap sunuyor: Okuyanlar, Hoca’mdaki ateşi duymalı! Türkiye’de yaşayan insanların mantıksal düşünme alanıyla girebilecekleri özgül ilişkiler, kültürel canlanmayı hızlandırabilir. Yeter ki mantığın kapsadığı geniş alanı, felsefi arka planını ve uygulamalarını anlayarak görebilsin.
Ateşin hiç sönmesin, Sevgili Hoca’m! Genç insanların yüreklerinde ve beyinlerinde mantık ateşleri yakmayı hep sürdüresin!
Dipnot
1) Teo Grünberg, Sembolik Mantık El Kitabı, 3 Cilt, Metu Press, Ankara, 2000.
YENİ KİTABIM: TEZ ZAMANI Çizgi Kitapevi