HİÇ İÇİNDEN YOLCULUK

HİÇ İÇİNDEN YOLCULUK

HİÇ İÇİNDEN YOLCULUK

FARKLI YOLCULUKLAR

Düşünce tarihinde “yolculuk” oldukça kullanılmış bir “imge”. Nedense, bu imge oldukça etkili olmuş düşünen insanlar üzerinde: “Felsefe yolda olmaktır” sözü Jaspers’in kaleminden yirminci yüzyıl düşüncesinde iz bırakmış. “Yaşam” bir yolculuğa benzetilmiş, beşikten mezara kadar uzanan. “Uzun ince bir yolda”, yürünmüş, “gündüz gece”. Yol benzetmesi, düşünce ve edebiyatı beslemiş. Oldukça ilgi çekici bulunmuş.

Yol benzetmesi, yol “kök metaforuyla” yaptığımız yolculukta değişikliğe gerek var. Düşünce tarihi böyle “kök metafor”larla doludur: Thales’in “su”yu, Platon’un “mağara”sı gibi. “Yol” da böyle bir benzetme: İşlevinin olabilmesi için “yol”a yeni yollar açmamız, yeni anlamlar kazandırmamız gerek. “Yol” sözcüğünün çekiciliği, alışılagelen anlamlara takılmamıza yol açmamalı. “Yol”, “yolculuk” imgelerini sömürmemeli, bu imgelerin tüketilmiş anlamlarına sırtımızı dayamamalıyız.

Ne gibi alışılmış anlamları var yolculuğun? Birkaçını dile getirelim:

 

  1. Kendini avutma, gerçeklerin baskısından kaçma olarak yolculuk. Bulunulan ortamdan “çekip gidilerek”, sıkıntılardan kurtulma.
  2. Bulunulan ortamdan sürülme, uzaklaştırılma, kovulma sonucu olarak yolculuk.
  3. Bir iş gezisi olarak yolculuk.
  4. Bir ortamdan diğerine taşınma amacıyla yapılan yolculuk.
  5. Bir tatil gezisi olan yolculuk.
  6. Gurbete çıkış, sılaya dönüş yolculukları.
  7. Bir ziyaret, bir konukluk olarak yolculuk.
  8. Kavuşma ya da ayrılma yolculukları.
  9. Göçebe yolculukları

 

Yolculuklarda serüven arayışının yanında özgürlük arayışı da olabilir: Yitip gitmek, başka dünyalara göçmek arzusu. Yolculuk, bir kaçış, bir kurtuluş, bir keşif olabilir. “Hakikat”i bulmak için yola çıkılabilir; güzel’i aramak için yollara düşülebilir.

 

 

HİÇ İÇİNDEN YOLCULUK

 

Hiç içinden yolculuk adını verdiğim yolculuk, ilk bakışta adının çağrıştırabileceği gibi, anlamı silinmiş, “boşluk içinde”, “nihilist” bir yolculuk değildir. “Hiç içinde” değil, “hiç içinden” yolculuktur, hiçle ilişkili, hiçin içinden geçip giden, ama hiçte kalmayan bir yolculuktur. Bu yolculuk üstüne çalışmaya başlamadan önce iki dörtlük geldi aklıma, hece vezniyle oturup yazdım, ilk dörtlük şöyle:

                                               İZİN

                        Yazıp yanmazsan ey yolcu, sözün yok,

                        Varıp silmezsen kendini, özün yok,

                        Savur tozunu hiçliğe gönlünün,

                        Yolda yokolup gitmezsen izin yok.

 

Neye izin yok? Yürümeye! Yolculuğa! İz bırakma kaygısıyla yürümeye izin yok, yürürsen izin kalmaz geriye, bundan dolayı izin yok! İZ PARADOKSU diyebileceğim paradoks, kendimizi, iz bırakma takıntımızı, bir anlamda “izimizi” sildikçe izimizin olabileceği savında yatıyor! İlk dörtlük, yok olabilen, yok olmayı göze alabilen yolcu adaylarının yolculuğunu anlatmaya çabalıyordu. Yürürken “hadi, bana müsâde” deyip, yolda kendini silebilen yolcuların yolculuğu idi ilgimi çeken. İkinci dörtlük, böyle birinin yürüyüşünü anlatıyor:

 

 

 

 

  HİÇİN SESİ

                        Yola uydukça o, yol ona uyar.

                        Anlar: Yolcuda yol, yolda yolcu var.   

                        Yolcu bilge, yol bilge yolculuk sır,

                        Hiçin sesini can evinde duyar.

 

Hiçin sesi, yok olmayı yolculuğun kendiliğinden bir özelliği olarak gören, yok olmaya doğru yürüme yürekliliğine sahip, yolcu iken yol, yol iken iz, izken yürüyüş, yürüyüşken yoldaş olabilen insanın kulağına konuk olabilecek sestir.

Kalemimin ucuna sezgisel olarak geliveren bu sözleri işleyip, mantıksal çatısını çatma oldukça yorucu oldu. Bu çalışma, yukarıda sözünü ettiğim sezgi ve kaygılardan yola çıkan, yolculuk üstüne bir yolculuk olarak gelişti. Hiç içinden yolculuk, hiçin sesini duya duya yapılan anlamlı bir yolculuktur. Yolculuğu saran bir anlamküre vardır. Yolculuğun yapı taşları arasında belli ilişkiler, bağlar vardır. Hiçin içinden oluşu, hepin içinden olmayışındandır. Hep yolculuğunda yollar döşenmiş, hedef belirlenmiş, yol boyunca mola yerleri sıralanmıştır. Yol önceden hazır, bizi taşıyacak taşıtlar da! Hep yolcuları, anlam dünyalarının duvarları arasında sıkışmışlardır, ne bekliyorlarsa, onu ararlar. Bulmak için ararlar. Süpriz yoktur yolculuklarında, bozulan taşıtlarına önceden hazırlanmış ekipler yardıma gelir. Hiç yolculuğu, yoklukla, yok olmayla yapılır. Yok olmanın anlamları vardır, yolcu yokluğun anlamlarını yol boyu yaşar.

 

ÖĞELERİYLE HİÇ YOLCULUĞU

 

Hiç içinden geçen yolculuğa kısaca hiç yolculuğu diyelim. Yolculuk, yaşam alanındaki herhangi bir kıpırtıdır. Doğrusu, kıpırtıyla başlar. Bu kıpırtının, hareketin uzam içinde olması gerekmez. Zaman içinde de olabilir kıpırtı. Bu anlamda, düşlerle, düşüncelerle de yolculuk olabilir. Yaşam alanındaki kıpırtının anlamkürede yansımasını bulması gerekiyor. Anlamküreyi etkilemeyen, orada yankılanmayan bir yaşam alanı kıpırtısı, yolculuk sayılmaz. Yaşam alanındaki hareketin, değişimin anlamkürede yerini bulmasıdır yolculuk. Hangi amaçla, hangi hedefe doğru, nereden nasıl yola çıkarak, ne gibi konaklardan geçerek yol alınacağı, yolculuğa verdiğimiz anlamla, anlam küredeki etkinlikle ilgilidir. Eskilerden çıkarak konuşursak, yolculuğu oluşturan iki temel öğe, “iki aslî unsur” seyir ve mânâdır! Seyirsiz, mânâsız yolculuk olmaz.

Bir yolculuğun hep yolculuğu değil de, hiç yolculuğu olması için ne gibi özellikler gerekir? Sorunun yanıtı hiç yolculuğunun öğelerini ortaya çıkararak, aralarındaki ilişkilerin yapısını gözden geçirerek verilebilir. Belki böyle bir çabaya girişmeden önce, bu yolculuğun başı sonu belli bir yolculuk olmadığını söylemek gerekir. Örneğin, Homeros’un    Odüsseia’sında Odüsseüs ’un, sılasına dönerken gösterdiği çabalar, kurnazlıklarla dolu, Troya’dan İthake’ye dek süren on yıllık yolculuk, bir hep yolculuğudur. Burada, destansı anlatım içinde, kalkış noktası, varılmaya çalışılan hedef bellidir. Yolculuğun öğeleri birbirine dönüşmemektedir.

Hiç yolculuğunu hiç yolculuğu yapan, yolculuğun sürekli anlam değişimlerinin yaşandığı, başlangıç, duruş, bitiş noktalarının, yürüyüş biçiminin belli olmadığı, öğelerinin etkileşip birbirlerine dönüşebildiği bir yolculuk oluşudur.

Yolculuğun altı öğesi vardır. Bu öğeler, bir anlam sıralaması içindedirler. Aralarında anlamca bir öncelik, sonralık ilişkisi vardır. Aralarında belli anlam uzaklığı bulunur.

 

Önce yokluk bulunur yolculukta. Yokluk, ya da kısaca yok, yolculuğun ilk öğesidir. Yolculuk yoktan başlar. Yok, yolculukta başta bulunduğu gibi aralarda, sonda da bulunabilir. Yok, yolculuğu başlatıp ona bir konak yeri de olabilir. Yok, yolculuğun değişmekte olduğunu gösteren, yolculuğun öteye doğru gittiğini işaret eden bir öğedir. Yokun bir adım ötesi yoldur. Yolculuk bir anlam serüvenidir, yokla başlar, yokun ardından yol gelir. Yok ile yol arasındaki anlam uzaklığı, yol uzaklığıdır. Gerçekten, yolculuğun öğelerinin sıralama içinde en yakınından uzaklığı, yol uzaklığıdır! Yokluktan sonra yol gelir, yol yokluk arası yol kadardır! Yolculuk öğeleri arasındaki birim uzaklıktır yol; uzam olarak düşünüldüğünde ne kadar uzunlukta olduğu, yolculuğu saran anlamküreyle ilişkiye bağlıdır, yol “uzunluğu”, zaman içinde de olabilir; diğer bir deyişle bir zaman süresi de olabilir. Yoktan yol kadar uzakta yol bulunur! Tümce, ilk bakışta tuhaf görünüyor, yol hem bir öğe, hem de iki öğe arasında en kısa uzaklıktır!

Yoktan yola, peki yoldan nereye? Yoldan yolcuya. Yoktan bir birim uzaklıkta yol, yoldan bir birim uzaklıkta yolcu bulunur. Öyleyse yolcu, yoktan iki birim uzaklıktadır; diğer bir söyleyişle yoktan iki yol uzaklıkta yolcu bulunur.

Demek ki yolculuk yoktan başlıyor. Anlam yokluğundan. Gittikçe yokluktan yola varılıyor, yolculuk bu varışla anlamca yoğunlaşmaya başlıyor; yoldan sonra geliyor yolcu. Yolculuk, ne yolla ne de yolcu ile başlıyor. Yolla başlıyor. Yolla devam ediyor; ilginçtir, yol, yolcudan önce geliyor.

Yolculuğu, bir yaşantı, bir deneyim olarak görürsek,  özne merkezli özneden çıkan bir serüven değil yolculuk. Özne öncesi iki temel öğe var: Yokluk ve yol! Yolcu sonradan geliyor. Yol bir olanaktır yalnızca, yaşam alanında bir kıpırtıdır; önceden döşenmiş, başı sonu, rotası, seyri belli biri gidiş değildir.

Yolcudan bir öte, bir birim ötesi, bir yol ötesi yoldaştır. Yolcu yokluğa doğru yöneldiğinde en yakınında yolu, yokluktan ileri doğru gitmeye kalktığında ise yine en yakınında yoldaşı bulur. Yolcu, yol ile yoldaş arasında, ikisine de bir “yol” uzaklığındadır! Bir hiç yolculuğunda yokluktan çıkıldığında, bir yönde gidildiğinde, önce yola, sonra yolcuya, ardından da yoldaşa varılır.

Yokluk ötesi yol, yol ötesi yolcu, yolcu ötesi yoldaştır. Diğer yönden gidildiğinde yoldaş berisi yolcu, yolcu berisi yoldur! Yolun berisi ise yoktur, yokluktur! Yolun ötesi yolcu, berisi yokluktur! Yolcunun berisi yol, ötesi yoldaştır. Yolculuğun yönü, anlam dünyasına bağlıdır! Yokluktan yola doğru gidildiğinde ötelemiş oluyorsunuz; yoldan yokluğa doğru gittiğinizde ise berilemiş durumdasınız.

Peki, yokluktan yola nasıl gidiyorsunuz, henüz ortada yol yokken? Hiç yolculuğunda yol, yalnızca bir yolculuk öğesidir, yolculukta her öğe aynı anda bulunmak durumunda değildir! Yoktan yola gidilen bir yolculukta yol yoktur henüz, yokla yol arasındaki birim uzunluk katedilmektedir, bu birim uzunluğa “yol” denmiştir. Bu yol uzunluğu, yokluktan çıkılıp, ötelendiğinde, yol olmadan katedilir. Her yolculukta önümüzde, ayaklarımızın altında yol olmayabilir, yol arkamızda kalmış olabilir. Yürüyebilirsek yol oluşabilir. Yolunu kendimizin oluşturduğu yolculuklar vardır, hiç yolculuğu bunlardan biridir!

Yoldaşın bir ötesi neresidir? Yokluktan yola, yoldan yolcuya, yolcudan yoldaşa ötelediğimizde, sürdürürsek yolculuğumuzu nereye varırız? Yürüyüşe! Yürüyüş, yolculuğun dördüncü öğesidir; öteye doğru, yokluktan kalkarak sıralandığında! Öğelerin öteleyerek oluşumunu bir açıdan yorumlarsak şöyle bir görünüm çıkar ortaya: Yolculuk bir planla, bir hazırlıkla, bir donanımla başlamıyor, yokluktur kalkış noktamız! Ex nihilo, bir başlangıç! Yokluktan çıkış yokluğa götürmez bizi her zaman, Batılının demiş olduğu gibi (Ex nihilo nihil fit!). Yokluktan yola varılır, öncelikle. Yol, yokluktan gelmiştir! (Yola nerelisin diye sorulursa, “yoklukluyum” diyecektir! Oradan geliyor çünkü.) Yolcu, yoldan; yoldaş yolcudan; yürüyüş yoldaştan gelmiştir. Yolculuğun bu beş öğesi, yokluk, yol, yolcu, yoldaş, yürüyüş ize ulaşarak tamamlanır. İz, yolculuğun, yokluktan en uzak öğesidir! İzle biter mi yolculuk? Bitmez. İz yeniden en uzak olduğu yokluğa dönüşebilir yokluk yeniden yola doğru ötelenebilir; böylelikle yokluktan, yola; yoldan yolcuya; yolcudan yoldaşa; yoldaştan yürüyüşe; yürüyüşten ize; izden yeniden yokluğa; yokluktan yola... yolculuk ebedi dönüşünü,  bengidöngüsünü, bir kısır döngü olmayan, bir bengisarmal olan döngüsünü gerçekleştirir.

Yolculuk, Türkçemizdeki “geçme” sözcüğünün zengin anlamlarını içeriyor. Hiç yolculuğunun tüm öğelerini bu sözcüğün anlam dağarcığında bulma olanağımız var. Hiçlik, bu açıdan anlamküreden geçmektedir. Bu kürenin içinden yapılan yolculuktur.

Yokluk öğesi, “üzülme, geçti” tümcesindeki geçmeyle ilgilidir. Geçip gitmiş, bir daha gelmeyecek, yok olmuş bir durumu, özelliği, varlığı anlatır.

Yol öğesi, Türkçemizde geçmeyle birlikte sık kullanılır. “Bu yol evimizin önünden geçer mi?”. “Tren Eskişehir’den geçti” ifadesinden trenin bir başka yerden, örneğin İstanbul, kalkıp, Eskişehir’e uğrayarak, örneğin Ankara’ya gittiğini anlayabiliriz. Bu da bize “yol”u anlatır: Bir yerden diğer bir yere hareketi.

Yolcu, yolda, bir yerden bir yere geçen, yolu kateden, yolu geçen, yoldan geçendir.

Yoldaş, “geçiren”dir, yolcunun yanında olandır, yolcunun arkasına, önüne, yanına geçendir.

Yürüyüş, geçip gitmeyi, belli uzaklığı arkada bırakmayı, geçişi anlatır.

İz, örneğin, “o, tarihe geçti” tümcesinde anlatılan bir biçimde geçmedir.

Hiç yolculuğu, geçmenin değişik anlamlarından bir bölümünü kapsayan yolculuğun değişik öğelerinin birbirine dönüştüğü yolculuktur. Kendinden geçen (vazgeçen!), kendini geçen (aşan!), kendine geçen (kendini etkileyen!), kendi olmaya çabalayan, kendine dönen insanların bir başarısı olabilir! “Müptelâ-yı dert olan diller devâdan geçtiler” dizesinde söylendiği gibi, geçenlerin yolculuğudur.

 

HİÇ YOLCULUĞUNUN HÂLLERİ

 

Hiç yolculuğunun her öğesi yolculuk sırasında mevcuttur. Bu altı temel öğe, yolculuk sırasında ortadan kalkmazlar. Ne var ki, yolculuğun her anında, herhangi bir durumunda kimisi görünür, kimisi görünmez. Belki Aristoteles’in dilini kullanarak konuşursak, kimisi edilgin, “gizil” haldedir, kimisi etkin.

Salt yolun egemen olduğu yolculuklar olabilir: Yolcu da, yoldaş da silinmiştir; ne bir yürüyüş ne bir iz kalır. Yolculuğun yola dönüştüğü, yol olarak yaşandığı bir durum! Bunun gibi her temel öğenin tek tek ya da, diğer bazı temel öğeyle birlikte egemenlik kurduğu yolculuk olabilir. Salt yolcunun egemen olduğu yolculukta, yolcunun baskın çıktığı ortam içinde ne yol, ne yoldaş, ne yürüyüş ne de iz görünür olur. “Yok”un, yokluğun, yolculuğu ele geçirdiğini düşünün! Yokun yolculuğu: Belki ağır dönüşümlere gebe bir yolculuktur. Yok ve yürüyüşün baskın olduğu yolculuklarda ise örneğin, yolcu, yoldaş ve iz ortada görünmez; yoklukla yürüyüş yolculuğu sürdürür!

Hiç içinden yolculuğun şaşırtıcı özellikleri var: Yolcusuz, yoldaşsız, izsiz bir yolcuğa alışık olmayan hep yolcuları için anlaşılmaz yanları olabilir. Yol “tek başına” yolculuk yapar mı? Yokluk, her neyse o, tek başına ya da herhangi bir temel öğeyle yolculuk yapar mı? Örneğin tek başına “yoldaş”ın yolculuğunu düşünelim. Yoldaş, hiçbir “şeyin”, hiçbir kimsenin yoldaşı olmadan nasıl yolculuğu oluşturur? Hiç yolculuğunda kimsenin yoldaşı olmadan nasıl yolculuğu oluşturur? Hiç yolculuğunda bütün bu olanaklar söz konusudur! Usta yolculuklar, öğeler arasındaki ilişkilerden dönüşümler yardımıyla senfoniler yaratabilen yolculuklardır.

Öğeler arasındaki ilişkiler dile yansır. Dilde pek alışık olmadığımız ifadeler çıkabilir. Birkaç örnek vermek gerekirse:

a)Yolun yürüyüşünün izi

b)Yolculuğun yokluğunun yoldaşlığı

c)Yokluğun izinin yürüyüşü gibi!

Hiç yokluğundaki ilişkiler, bu yazının çerçevesi içinde, kapalı bir ilişkiler ağı içide gözden geçirilecek. Temel öğeler birbirleriyle ilişkilerinde yine temel öğeler meydana getirirler. Altı temel öğeden fazla bir temel öğe oluşmaz, bu ilişkilerde. Yolculuk, hep bu altı temel öğenin oluşturduğu kapalı yapı içinde döner.

Bu temel öğeler, önceden de söylediğimiz gibi, sıralıdırlar, aralarında önceden konulmuş bir uzaklık vardır. Bu sıralı oluş döngüseldir. Yokluktan ize ulaşan, izden yeniden yokluğa dönüşen bir ilişkiler ağı!

Nedir bu ilişkiler? İkisinden söz etmiştik: Öteleme ve Berileme. Ötelemede, bir öğe, yoktan ize giden yolu izleyerek hareket eder. Berileme ise bu gidiş yönünün tersidir! İzden yokluğa! Her öğenin sırada bir yeri vardır ama birbirleriyle etkileşime girdiklerinde, yerlerinden hareket edip dönüşürler.

Bu sıralama içinde, anlamkürede hiçbirinin önceden konulmuş birbirine “üstünlüğü” yoktur! Sıralama eşitlerin dizilmesidir, bir sıradüzeni (hiyerarşi) yoktur aralarında!

Bu sıralamada, dizilişte, birbirlerinden en uzak öğelere tümleyen öğeler diyoruz. Örneğin, yolun tümleyeni, ondan en uzakta bulunan izdir. Yol ve iz birbirlerinin tümleyenidir. Yol ve iz, birbirlerini tümledikleri için dizilişten çıkarıldığında, yol ve yürüyüş birbirlerinin tümleyenidir. Benzer biçimde, geriye yalnız yoldaş kaldığından, yoldaş kendi kendisinin tümleyenidir. Yokluk da kendinin tümleyeni olarak görünüyor. Öyleyse tümleyenler şöyle sıralanabilir:

  1. Yok, yokun tümleyeni
  2. Yol, izin; iz, yolun tümleyeni
  3. Yolcu, yürüyüşün; yürüyüş, yolcunun tümleyeni
  4. Yoldaş, yoldaşın tümleyeni

Yok ve yoldaş kendilerine “en yakın” aynı zamanda “en uzak” durumdalar, kendi kendilerinin tümleyenleri olarak!

Nedir bu tümleyenin anlamı?

Her temel öğenin bir devinme gücü var. Devinme gücü, o öğenin dizilişteki sırasına göre, hareket etme olanağını gösteriyor. Yokun gücü yok. Hareket gücü yok. Ama etki gücü var, kimi durumlarda sınırsız bir gücü de olabilir. Yolun hareket edebilme, devinme gücü bir, yolcunun iki, yoldaşın, üç yürüyüşün dört, izin beş. Devinme gücü, izin gücünden fazla olamaz. İzin, bir adım ötesi, bir yol ötesi (yolun devinme gücü birdir!) yokluktur. Bir yokluktan öteki yokluğa olan uzaklık (ya da süre!) tamlığı gösteriyor! Yokluktan beş birim öteye gittiğinizde izle karşılaşırsınız. Diğer bir deyişle, izin devinme gücü beştir, yolunsa bir; izden bir birim uzaklık yoka vardırır bizi! Yol ile iz tümleyendir, yoldan iz kadar gittiğinizde (öteleme!) ya da izden bir yol kadar öteye hareket ettiğinizde iki yok arası “yol almış” olursunuz, doğrusu, öğelerin dizilişini çember üzerinde düşündüğünüzde, yoka varırsınız. Yoktan çıkarak yoka varışımız, bir tamlığı, tümlüğü oluşturuyor. Bundan dolayı yolla iz tekrar birbirlerinin tümleyenidir. Yolcudan, yürüyüşün devinim gücü kadar hareket ederseniz yokluğa ulaşırsınız., yolcu ile yürüyüş, bundan dolayı tümleyendirler. Benzer biçimde, yoldaşın dizide bulunduğu yerden üç birim daha öteye giderseniz yokluğa varırsınız; bundan dolayı yoldaşla yoldaş tümleyendirler! Yokluksa, tamlığın, tümlüğün hem başında hem de bir anlamıyla sonundadır. Yokluğun tümleyeni bundan dolayı yokluktur. Yokluğu ancak yokluk tümleyebilir, yokluk bir yanıyla bitimsiz öteye açılır. Yokluğun devinim gücü “yol üstünde” yokmuş gibi görünüyorsa da etki gücü, dönüşüm gücü büyüktür. Yokluk ancak yokluğa yeniden ulaşılınca tümlenebilir; bitimsiz olan, ancak bitimsiz olanla tümlenebilir.

Yolcunun tümleyeni yürüyüştür. Yolcudan, yürüyüşün devinme gücü kadar öteye gittiğinizde yokluğa varırsınız. Dizilişin bu yazıdaki kuramsal çerçeve içinde mantıksal, varlıksal yapısı bunu gerektirir. Anlamı nedir? Nasıl yorumlanabilir? Anlam küre içindeki yolculuk açık anlamlıdır, farklı yorumlara açıktır. Bir yoruma göre, yolcu yürüyüşüne kavuştuğunda yolculuk bütünlendir. Benzer biçimde, yol ize, yoldaş yoldaşa, yokluk yokluğa kavuştuğunda tam bir yolculuk çıkar, yokluğa ulaşılır!

Yokluk, yolculuğun bittiğini göstermez. Hiç yolculuğu, önceden konulmuş ölçütlere göre ne başlar ne de biter. Yolculuk sürer. Yolcu ulaştığı yokluğu, bitim sayıyorsa, bu onun anlamkürede yaptığı bir düzenlemedir. Bir yorumdur. Bir seçme sonucu, varılan nokta, aynı zamanda konak olabilir. (Konak kavramını hatırlatıp, yorumlarda bulunan yolculuk arkadaşım Özkan Gözel’e teşekkür ederim.) Konaklar, yokluktan büyük değişim noktalarıdır. Mola yerleri değildir, mola yerleri yolculuğun temel öğeleri değildir; anlamkürede büyük değişimler oluşturmazlar, sadece yolculuğun devamını sağlarlar. Değişim, ana değişim, konak noktalarında olur, basit bir soluklanmanın yerleri değildir konaklar. Değişim yerleridir, yeni başlangıç yerleridir; çünkü, yolculuk yoklukta başlar! Doğrusu, yokluk, yeni başlangıçlar için olanak hazırlar. Olanak kaynaklarıdır konaklar! Yokluğa ulaşılınca, değişimin gerçekleşmesinin bir güvencesi yoktur. Yokluğun konağa dönüşüp, değişim kaynağı olması yolculuğu gerçekleştiren yolcuya, yolcunun diğer temel öğelerle ilişkisine bağlıdır.

Neden yoldaş, yoldaşı tümler? Yoldaş, temel bir öğe olarak, yoldaşlık yaptıkça yolculuğu tümleyecektir. Tümleyenin bir yorumu da bu olsa gerek: Tümleyenini bulan öğe, varoluşunun doruğuna çıkmış oluyor: Yok yoku; yol izi; yolcu yürüyüşü; yoldaş yoldaşı; yürüyüş yolcuyu; yol izi bulduğunda! Kendilerine en uzakta bulunana, tamlığa eriştirene kavuştukça, tümleyeniyle etkileşime geçmiş oluyorlar! Yol iziyle yoldur; iz yolla izdir. Yolcu yürüyüşüyle yolcudur...Kısaca bir öğe, tümleyeniyle kendisidir, tümleyeniyle yolculukta vardır!

 

YOLCUDAŞLARIN ETKİLEŞİMLERİ: YOLCULUĞUN RENKLERİ

 

Temel öğelere yolcudaşlar diyebiliriz, yolculuğu oluşturan, yolculuğun arkadaşlarıdır bir bakıma: Yolculuk, bu öğelerin toplamı değildir; çünkü yolcudaşlar arasında çok farklı ilişkiler olabilir, bu ilişkiler de yolculuğun rengini değiştirir!

Hiç yolculuğuna kapalı bir ilişki olarak tanımlamıştık. Anlamı şu: Yolcudaşların ilişkileri sonucundaki oluşumlar yine yolcudaşlardır! Bu karşılıklı ilişkiler sonucu oluşan yolcudaşlarla yolculuğun rengi oluşur, yapısı ortaya çıkar. Böylesi ilişkilere etkileşimler diyebiliriz: Etkileşimler, iki yolcudaşın ilişkisi, etkileşimiyle, bir yolcudaşın oluşumuna yol açarlar.

Bu yazının çerçevesi içinde dört temel etkileşimi gözden geçireceğiz. Bu etkileşimler sırasıyla geçme, bulma, karşılaşma, çarpma adlarını alırlar. Şimdi bu etkileşimleri baştan başlayarak gözden geçirelim.

(Hiç yoluclunun gizi burada: Maddeyi oluşturan atomlar gibi, yolculuğu oluşturan yolcudaşlar, çarpışır, buluşur, karşılaşır, etkileşirler birbirleriyle! Yolculuk hiç içinden geçerken, içten içe kaynar, farklı renklere bürünür.)

Geçme etkileşimi, bu yazıda ele alacağımız tüm etkileşimler gibi ikili bir etkileşimdir. Bu etkileşimde geçen ve geçiren vardır. Bunu “...den geçme” olarak da dile getirebiliriz.

Yokdan geçen tüm öğeler, yokun dışında, yola dönüşür. Bir geçiren olarak yok, geçenlerin tümünü, tek tek yola dönüştürür! Yokun gücü, geçenlerini yola dönüştürmesindendir. Yok, kendinden geçen yoku ise yok olarak bırakır!

Yoldan geçen öğeler geçmeye devam ederler: Değişikliğe uğramazlar. Yoldaştan, izden geçenler de geçmeye kendileri kalarak, değişime uğramadan geçerler! Yolun, yoldaşın, izin geçme ilişkisinde değiştirme gücü yoktur. “Geçme”nin farklı anlamları içinde yol, yoldaş ve izden etkilenmeden geçer öğeler!

Tüm öğeler kendilerinden ve tümleyenlerinden kendileri olarak geçer, yokun ve yolcunun dışında!

Geçme etkileşiminde yolcunun ve yürüyüşün dönüştürme gücü vardır. Yolcudan geçenlerden yalnız yolcu ve iz dönüşür. Yürüyüşten geçenler için de sonuç aynıdır: Yolcu ve iz dönüşür.

Özetlersek: Geçme etkileşiminde yok, yolcu ve yürüyüş dönüştürür. Yok, kendisi dışında tüm öğeleri yola çevirir. (Yoktan geçen yok, yok olur!) Yolcu ve yürüyüşten geçen yolcu ve iz sırasıyla yürüyüş ve yola dönüşür! Bir çizelgeyle bu son dönüşüm şöyle gösterilebilir:

 

                             Yolcu

Yolcu =========→|  =========→Yürüyüş

                           Yolcu

İz =========→ |  =========→ Yol

 

                         Yürüyüş

Yolcu ========→| =========→Yürüyüş

                      Yürüyüş

İz ========→ =========→Yol

 

            Yolculukta, geçirerek dönüştürme gücü olan yalnızca yolcu ve yürüyüştür. Yolcu yolcudan geçer yürüyüş olur, yolcu yürüyüşten geçer yürüyüş olur: Yolcu, kendinden ve yürüyüşten geçerek yürüyüş olur. İz, yolcu ve yürüyüşten yol olarak geçer! Yolcu ve yürüyüşü  izi “izler, yola düşer, bir yorumuyla.

            Yukarıdaki çizelgede de kolayca görülebileceği gibi yolcu ve iz (geçenler!) devinme güçleri toplandığında (yolcu iki, iz beş gücündedir!) yedi yapar, güç altıyı geçmeyeceğinden ( yok dahil, yolculuk altı öğeye sahiptir!) bu sayı 7-6=1 yapar: Bu da yolun gücüdür. Yolcu ve yürüyüş iki tümleyen öğedir, “toplamları” sıfırdır, yoka dönüşür karşılaştıklarında! (Karşılaşma etkileşimi biraz sonra anlatılacak!) Çizelgenin sağ tarafındakilerin devinme güçleri toplamı beştir, bu da izin gücüne eşittir. O zaman geçme etkileşimindeki dönüşümlerin bir bölümünün özeti çizelge olarak şöyle belirtilebilir:

 

-----------→ ----------→

Yol        |           İz

            Yok

 

            Yolculukta geçmenin genel anlamı: Yol, yoktan geçerse iz olur! Hep yolcularının, hep yolculuğu yaparak ardında iz bırakmaya çabalayanların anlaması gereken bir sonuç: “Yok olup gitmezsen izin yok!”

            Gelelim ikinci etkileşime, bulmaya. Ne birinci etkileşim olan geçmede ne de bulmada konak yoktur! Geçerken, konaklanmaz, bulurken de. Konak son iki etkileşimde vardır: Karşılaşma ve çarpışmada! Bu etkileimde bir yolcudaş, diğer yolcudaşı bulur! İlkine bulan, ikinciye bulunan denir.

            Bulma ilişkisi dile tamlama olarak yansır: Örneğin, “yürüyüşün izi” ifadesinde yürüyüş bulan, iz bulunandır! Üçlü, dörtlü tamlamalar da ikiye indirgenebilir, örneğin “yokluğun izinin yolcusu” ifadesinde ilk iki öğe bulan, son öğe bulunandur. Dörtlü ifadelerde, örneğin, “yoldaşın yolcusunun yürüyüşünün yokluğu” ifadesinde ilk iki öğe bulan, ikincisi bulunandır. Beşli bir ifade de örneğin, “izin yürüyüşünün yoldaşının yolcusunun yolu” ilk dört öğe bulan, son öğe bulunandır!

            Bulanla bulunan aynı öğe ise buluşma yokluğa döner; yokluk yokluğu, yol yolu, yolcu yolcuyu, yoldaş yoldaşı, yürüyüş yürüyüşü, iz izi bulursa, kısaca aynı aynıyı bulursa yok olurlar! Ancak farklı olan buluşmaların bir sonucu olabilir, yokluktan farklı olarak. Bulan ve bulunanın yerleri değişirse sonuç, ilk sonucun tümleyeni olur! Örneğin yolla yokluk buluşursa, yol bulan, yokluk bulunan olduğunda sonuç yoldur. Bulanla bulunanın yerleri değişir de yokluk yolu bulursa sonuç iz olur!

            Bulan bulunan etkileşimi nasıl oluşur? İşleyişi nasıldır buluşmanın? Yok bulunursa, sonuç bulana dönüşür. Yol, yoku bulursa sonuç yoldur. (Yok, yoku bulursa sonuç yoktur; yukarıda aynı öğelerin buluşmasının yoka dönüşeceğini söylemiştik!) Yolcu, yoku bulursa sonuç yolcu; yoldaş yoku bulursa sonuç sonuç yoldaş; yürüyüş yoku bulursa sonuç yürüyüş; iz yoku bulursa sonuç izdir! Yok bulunursa yoku bulan dönüşmüyor! Oysa, yok bulan olduğunda durum yukarıdaki oluşumların tümleyeni oluyor! Yok, yolu bulursa iz; yok yolcuyu bulursa yürüyüş; yok yoldaşı bulursa yoldaş; yok yürüyüşü bulursa yolcu; yok izi bulursa yol olur.

            Dilsel ifadeler olarak anlatırsak: “Yolcunun yokluğu” ifadesinin buluşma değeri yolcudur! “Yokluğun yolcusu” ise, ilk ifadenin tümleyenidir, buluşma değeri ise yürüyüştür! Yolcunun yokluğu neden yolcuyu verir? Hiç içinde yolculukta, yolcu yokluğu bulmuşsa, yok olmaz; yokluğun bulunması yolcuyu, başarılı (!) bir serüvenci kılar. Yoku bulmak, dönüşüm cesareti olmak demektir!

            Yol nasıl bulunur? Yok yolu bulursa, yolun yoku bulmasının tümleyeni elde ediliyordu: Kısaca iz. Yol yolu bulursa, yok olur, benzerlerin buluşması yoklukla biter çünkü. Daha önce yolla buluşmasını saptayabildiğimiz yok ile yolun ardından gelen öğeye ilk bulucu diyoruz. Yolun ilk bulucusu yolcu; yolcunun ilk bulucusu yoldaş; yoldaşın ilk bulucusu yürüyüş; yürüyüşün ilk bulucusu izdir! İzin ilk bulucusu ise yoktur. Dizilişte, yoktan ize giden ötelemede, izin ardından yeniden yok, yokluk gelir! İlk bulucular bulunduklarından öteleme sıralamasında bir ötede bulunurlar!

            İlk bulucuların dönüşüm değerleri yoldur. Diğerleri, bunu izleyerek değer kazanırlar. Yoktan başlayarak bulma ilişkisinin bir tablosunu yapalım. İlk yazılan bulan, ikincisi bulunan, alttaki ise dönüşümün sonucudur:

             

https://dw.convertfiles.com/files/0516863001614881911/hidzeltme.jpg               

                Çizelge incelendiğinde, yokun ilk bulucusu (yol, yok)tan başlıyarak sağa doğru öteleme ilişkisinde, her öğe sıralama düzenine doğru sıralanıyor. Yol, yolcu, yoldaş, yürüyüş, iz, izden sonra yeniden başa dönüp yoka ulaşıyoruz! Diğerleri onların tümleyenleridir!

            Yolun ilk bulucusu, yolcudur. Sıralama yürüyüşte bitiyor, yeniden başa dönüp iz ve yoka ulaşıyoruz. Diğerleri tümleyendir.

            Yolcunun ilk bulucusu yoldaştır. Sıralama yoldaşla bitiyor, yeniden başa dönüp yürüyüş ve izle devam ediyor, diğerleri tümleyenlerdir.

            Yoldaşın ilk buılucusu yürüyüştür, sıralama oradan başlıyor, sıralama yolcu ile bitip, baştan devam ediyor. Diğerleri tümleyenlerdir!

            Yürüyüşün ilk bulucusu izdir, sıralamanın sonuna geliyor, tekrar başa dönerek sıralama devam ediyor.

            İzin ilk bulucusu yoktur, sıralama devam ediyor. Diğerleri tümleyenlerdir.

            Bulmanın, ilk bulucuyla birlikte ortaya çıkışı ilginçtir. İlk bulucular yol değerine sahip, onu sıralama içinde izleyenler sıra içinde yolcu, yoldaş, yürüyüş, iz değerlerini alıyor. Sıralama satır bittiğinde başa dönüyor!

            Bulma etkileşiminin ilginç sonuçları var: Örneğin, yok yolu bulunca ize dönüşüyor. Yok, tümleyenine dönüştürüyor, uzaktaki öğeye! Yokun gücü bulma etkileşiminde görülüyor.

            Bulma etkileşiminin bir başka ifadesini de geçerken hatırlatmakta yarar var: “Yolda yok olup gitmek”, yokun yolu bulması demektir ki bu da izdir! “İzde yok olup gitmek” yokun izi bulmasıdır ki bu etkileşimin sonucu yoldur! “Yolda yol olup gitmek”, yolun yolu bulması, yokluktur. “Yürüyüşte yoldaş olup gitmek”, yoldaşın yürüyüşü bulması demektir, dönüşümü izdir!

            Üçüncü etkileşim biçimi karşılaşmadır. Bu ilişkinin ilk ikisinden ayrı en az iki özelliği var: Konağı olan bir etkileşimdir ve simetriktir! Yol ile yokluğun karşılaşmasıyla, yoklukla yolun karşılaşması aynıdır.

            Yoklukla karşılaşan etkilenmez, kendisi olarak kalır. Yolla karşılaşan, yolun devinme gücü kadar ötelenir! Yolcuyla karşılaşan yolcunun, yoldaşla karşılaşan yoldaşın, yürüyüşle karşılaşan yürüyüşün, izle karşılaşan izin devinme gücü kadar hareket ettirilir! Örneğin yolcu, yoldaşla karşılaşırsa, yoldaşın devinme gücü üç olduğu için, üç birim (birim yol olduğuna göre üç yol) ötelenir. İz olur! Yoldaş, yolcuyla karşılaşır, iki yol ötelenir yine ize ulaşır. İzle karşılaşan iz kadar ötelenir. Örneğin, yol izle karşılaşırsa beş ötelenir yokluğa varır. Yolcu izle karşılaşınca, beş ötelenir, yokluğu bir aşar, yol olur. İzle iz karşılaşırsa, iz, beş aşılır, yokluk dört aşılır, yürüyüş olur.

            Karşılaşmada karşılaşılanların devinme güçleri birbirine katılır. Üç konak vardır karşılaşmada. Yol izle, yolcu yürüyüşle, yoldaş yoldaşla karşılaşır, yokluğa ulaşırlar: Bu yokluk bir dönüşüm yeri olarak konaktır: Karşılaşma konakları. Yolun izle, yolcunun yürüyüşle, yoldaşın yoldaşla karşılaşması, tümleyen karşılaşmalarıdır. Yokluk ötesine açılabilecek yolculukların konaklarıdırlar.

            Son etkileşim biçimi çarpışmadır. Yolcudaşlarımız şimdiye dek “geçtiler”, “buluştular”, “karşılaştılar”, şimdi de çarpışacaklar. Çarpışma tıpkı karşılaşma gibi, konaklı ve simetriktir!

            Yokla çarpışırsanız yok olursunuz! Yolla çarpışma etkisiz bir çarpışmadır, yol çarpmaz, devam edersiniz yolunuza.

            Yolcu ile başlar etkili çarpışma. Yolcu yoldaşla çarpışırsa yok olur! Bu yok oluş, dönüşüm olanağı olan bir yok oluş olduğu için konak oluşturur. Yolcunun yokla çarpışması yok, yolla çarpışması yoldur. Yolcunun çarpışmaları yoktan başlayarak iki ötelemeyle sürer. Yolcuyla yolcunun çarpışması, buna göre dört öteleme olacak, yürüyüşe dönüşecektir. Yolcunun yoldaşla çarpışması iki öteleme daha gerektirip yokluğa dönüşecek konak olacaktır. Yokluktan iki öte yolcu ile yürüyüşün çarpışması yeridir: Yolcu. İzle çarpışma iki ötede yürüyüşü oluşturur. Yolcunun çarpışma çizelgesi şöyle çıkarılabilir:

 

(yolcu, yok) (yolcu, yol) (yolcu, yolcu) (yolcu, yoldaş) (yolcu, yürüyüş) (yolcu, iz)

    yok               yolcu              yürüyüş               yok                     yolcu          yürüyüş

                                                                       konak

           

            Yoldaşın çarpışma çizelgesi ise şöyledir:

 

 

(yoldaş, yok)  (yoldaş, yol)   (yoldaş, yolcu)   (yoldaş, yoldaş) (yoldaş, yürüyüş) (yoldaş, iz)

     yok                yoldaş                   yok                        yoldaş                yok               yoldaş

                                                      konak                                              konak

             

            Yoldaşla çarpışınca ya yok olursunuz ya da yoldaş! Yoklukların ikisi konaktır. Yoldaş, yolcu çarpışmasının konak olduğunu, yolcunun çarpışmasını gözden geçirirken görmüştük. Yoldaşla, yürüyüş çarpışırsa yokluk ortaya çıkar: Yoldaş ile yürüyüş çarpışmamalı, yoldaş yürümeli. Çarpışırsa düşündürücü, dönüştürücü bir yokluk, konak çıkar ortaya. Yolcu yürüyüşle çarpışırsa burada yokluk söz konusu değildir, yolcu yine yolcu olarak yoluna devam eder.

            Yürüyüşle çarpışma çizelgesi yolcuyla çarpışma çizelgesinin tümleyenidir! (Yolcu ile yürüyüş tümleyen olduğu için!)

            İzin çarpışma çizelgesi ise yol ile çarpışmanın tümleyenidir, iz ile yol tümleyen oldukları için.

 

SON BİR YORUM

 

            Hiç yolculuğunun mantıksal yapısını vermeye çabalarken, anlamkürede bu yapının  ne gibi yorumları olabileceğine zaman zaman değindik. Hiçin bir mantık üzerine kurulabileceği okura tuhaf gelebilir. Buradaki yolculuğun nasıl bir mantık taşıdığı konusunda ipuçları verildiyse de, meraklı ve bilgili okur mantığı kolayca sökebilir. Burada hiçi, birbirlerine dolanan yolculuk öğeleriyle, yoldaşlarıyla sergilemeye çalıştım. Yazının sınırlı çerçevesi içinde anlatılanlar farklı yorumlara açık görünüyor. Hiçi hiç kılan da, bitimsiz anlam kaynağına sahip olabilmesidir!

                                                                                         ------------------------------------

                                                                                                     Şubat 2005,Antalya

 

 

04 Mart 2021, 21:22 | 840 Kez Görüntülendi.

Yazı Detay Reklam Alanı 728x90

TOPLAM 0 YORUM

    Henüz Yorum Yapılmamış. İlk Yorum Yapan Sen Ol.

YORUM YAP

Lütfen Gerekli Alanları Doldurunuz. *

*