Vesile
Vesile
VESİLE
Tuttun elimi. Vesileydim ben. Kendine çıkman için.
Gördün. Ruhumu.Aralık kapıdan. Kendinin birazını gördün. Vesileydim ben.
Yazdım. Harfleri derinliklerini emdi. Ne kalem ne de eldim. Vesileydim ben.
Ağrıdı için. Sana değmekten. Sana değdim ve evrendeki yerime yaklaştım. Yaklaştın. Vesileydim ben.
Sonra. Kopardığın çiçekte. Kırlarda bulduğun. Düşündüğün uçucu serinliklerde, çözdüğün zor problemlerin ortasında, yapayalnızlığını üşüdüğün, tartıştığın insanların en arkasında, köşede durmuş, sana yansıyan, yansıdığın gerçeklikte vesileydim ben.
Vesileydim. Ağlıyordun. Eline tutuşturdular. Havaya atıp tuttun beni. Sonra duygularının önünde akan ırmağa düşürdün. Lastik topunu. Beni. Hemen Unuttun . Vesileydi o. Vesileydim. Kendine yürüdüğün patikalardan; sen gülerken, sen ağlarken, sen dostlarınla çoğalırken. Yerine doğru yürürken, son yazdığın oyunda. Vesileydim ben.
Eğildin. Yaktığın mumun isiyle yazdın öykümü. Öykünü. Kendine bakmıştın. Benlerden birkaçıyla çok kısa. Kendinde bulduğun farklılıklarda o fesleğen saksısı masandaydı. Gerçekti. Düş ve gerçek kokuyordu. Kendini benimle elledin. Yaraların kanadı. Sardım. Sardım ve gittim. Kanıyor hâlâ. Sadece vesileydim.
Arayan sendin. Aranan sen. Çok uzaklardan gülümsüyor vesile.
İşte böyle.
------------------------------
Eski Foça, Ağustos, 1998